16 Ağustos 2007 Perşembe

Münâcât-ı Veysel Karanî (r.a)



Veysel Karânî Hazretlerinin çok kuvvetli bir duâsıdır. Bu münâcât, Risâle-i Nûr’un önemle işlediği “acz, fakr, şefkat ve tefekkür” mesleğine uygun duâ cümlelerinden meydana geliyor. Üstad Bedîüzzaman dâimî bir vird olarak kabul etmiş, kendisi dâimâ okumuş ve talebelerine de tavsiye etmiştir

Yâ Rab!

Nasıl büyük bir sarayın kapısını çalan bir adam, açılmadığı vakit, o sarayın kapısını, diğer makbul bir zâtın sarayca me’nûs sadâsıyla çalar- tâ ona açılsın; öyle de, bîçare ben dahi Senin dergâh-ı rahmetini, mahbub abdin olan Üveysü’l-Karânî’nin nidâsıyla ve münâcâtıyla şöyle çalıyorum. O dergâhını ona açtığın gibi, rahmetinle bana da aç. Ekûlü kemâ kàle:

1 Allah’ım! Sen benim Rabbimsin, ben ise Senin bir kulunum.

• Sen herşeyi yaratan Hàlık’sın, ben ise Senin bir mahlûkunum.

Sen rızık veren Rezzâk’sın, ben ise Senin rızkınla beslenen bir merzûkunum.

• Sen mülk sâhibi Mâlik’sin, ben ise Senin kölen olan memlüküm.

Sen gerçek izzet sahibi olan Azîz’sin, ben ise âciz ve zelilim. •

Sen hazîneleri bitmeyen zenginlik sahibi Ganî’sin, ben ise Senin ihsanına muhtaç fakr-ı mutlak içinde bir fakirim.

Sen gerçek hayat sahibi Hayy’sın; ben ise, Senin hayat verişin olmasa, bir ölüyüm. •

Sen varlığı ebedî olan Bâkî’sin, ben ise gelip geçici bir fânîyim.

Sen sonsuz izzet ve şeref sahibi Kerîm’sin, ben ise zillet ve kötülükler içinde bocalayan bir leîmim.

• Sen sonsuz ihsan sahibi Muhsin’sin, ben ise günah ve kötülük işleyen bir âsiyim.

Sen günahları bol bol bağışlayan Gafûr’sun, ben ise bir günahkârım.

• Sen sonsuz azamet ve büyüklük sahibi Azîm’sin, ben ise küçük ve değersiz bir hakîrim.

Sen gerçek kudret ve kuvvet sahibi Kavî’sin, ben ise sınırsız acz içinde bir zaifim.

• Sen bağış ve ihsanı veren Mu’tîsin, ben ise lûtuf ve ikramına muhtaç bir dilenciyim.

Sen her türlü zarar ve korkudan uzak Emîn’sin, ben ise maddî ve mânevî korkular içinde biriyim.

• Sen cömertlik sahibi Cevâd’sın, ben ise Senin cömertliğine muhtaç bir miskinim.

Sen kullarının duâlarına cevap veren Mucîb’sin, ben ise ise Sana yalvaran duâcıyım.

• Sen şifâ veren Şâfî’sin, ben ise türlü türlü dertlere mübtelâ bir hastayım.

Öyleyse ise Sen benim günahlarımı affet, hatâlarımı bağışla, hastalıklarıma şifâ ver,

ey bütün kemâl sıfatlarla muttasıf olan Allah,
ey her şeye bedel,her şeye yeten Kâfi,
ey mahlûkatını besleyip büyüten ve mânilerini def’ eden Rab,
ey va’dini mutlaka yerine getiren Vâfi,
ey kullarına pek şefkatli olan Rahîm,
ey maddî ve mânevî hastalıklara şifa veren Şâfî,
ey ikram ve ihsânı bol olan Kerîm,
ey belâ ve musîbetleri def’ edip âfiyet veren Muâfi!

Benim bütün günahlarımı bağışla,
her türlü hastalığa karşı bana âfiyet ver,
beni ebediyen rızâna mazhar eyle.
Bunu rahmetinle ihsân eyle ey Erhame’r-Râhimîn.

2 Onların duâları, "âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun" sözleriyle sona erer. (Yûnus Sûresi: 10.)

Nur-u Muhammedî (a.s.m.)




 İ'lem eyyühe'l-aziz!

Şu gördüğün büyük âleme büyük bir kitap nazarıyla bakılırsa, Nur-u Muhammedî (a.s.m.) o kitabın kâtibinin kaleminin mürekkebidir.

Eğer o âlem-i kebir bir şecere tahayyül edilirse, nur-u Muhammedî hem çekirdeği, hem semeresi olur.

Eğer dünya mücessem bir zîhayat farz edilirse, o nur onun ruhu olur.

Eğer büyük bir insan tasavvur edilirse, o nur onun aklı olur.

Eğer pek güzel şaşaalı bir cennet bahçesi tahayyül edilirse, nur-u Muhammedî onun andelîbi olur.

Eğer pek büyük bir saray farz edilirse, nur-u Muhammedî o Sultan-ı Ezelin makarr-ı saltanat ve haşmeti ve tecelliyat-ı cemaliyesiyle âsâr-ı san'atını hâvi olan o yüksek saraya nâzır ve münâdi ve teşrifatçı olur.
Bütün insanları dâvet ediyor. O sarayda bulunan bütün antika san'atları, harikaları ve mucizeleri târif ediyor. Halkı o saray Sâhibine, Sâniîne iman etmek üzere câzibedar, hayretefzâ dâvet ediyor.

(Risale-i Nur Külliyatı’ndan Mesnevi-i Nuriye Eseri , Habbe)

14 Ağustos 2007 Salı

Tefviznâme





Hakk şerleri hayr eyler
Zannetme ki ğayr eyler
Arif anı seyreyler
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Sen hakka tevekkül kıl
Tefviz et ve rahat bul
Sabır eyle ve razı ol
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Kalbin ona berk eyle
Tedbirini terk eyle
Takdirini derk eyle
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Hallâk-ı Rahîm oldur
Rezzâk-ı Kerîm oldur
Fa'âli Hakim oldur
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Bil Kâdı-i hacatı
Kıl ona münâcâtı
Terk eyle muradatı
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Bir işi murad etme
Olduysa inad etme
Haktandır o reddetme
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Hakkın olıcak işler
Boştur gam u teşvişler
Ol hikmetini işler
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Hep işleri f’âyıkdır
Birbirine lâyıkdır
Neylerse muvâfıkdır
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Dilden gâmı dur eyle
Rabbinle huzur eyle
Tefviz-i umur eyle
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Sen adl’i zulüm sanma
Teslim ol od'a yanma
Sabret sakın usanma
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Deme şu niçin şöyle
Yerincedir ol öyle
Bak sonuna sabreyle
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Hiç kimseye hor bakma
İncitme, gönül yıkma
Sen nefsine yan çıkma
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Mü'min işi renk olmaz
Akıl huyu cenk olmaz
Arif dili tenk olmaz
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Hoş sabr-ı cemilimdir
Takdir-i kefilimdir
Allah ki vekilimdir
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Her dilde onun adı
Her canda onun yadı
Her kuladır imdadı
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Nâçâr kalacak yerde
Nâgâh açar ol perde
Derman eder ol derde
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Her kuluna her anda
Geh kahr ü geh ihsanda
Her anda o bir şanda
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Geh mu'tiu geh mâni'
Geh Darr u geh nâfi'
Geh "hâfız" ü geh "râfi'"
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Geh abdin eder arif
Geh emîn-ü geh hâif
Her kalbi odur sarif
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Geh kalbini boş eyler
Geh hulkunu hoş eyler
Geh aşka dûş eyler
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Geh sade ve gah rengin
Geh tab'ın eder sengin
Geh hurrem ve geh ğamgin
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Az ye, az uyu, az iç
Ten mezbelesinden geç
Dil gülşenine gel göç
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Bu nâs ile yorulma
Nefsinle dahi kalma
Kalbinden irağ olma
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Geçmişle geri kalma
Müstakbele hem dalma
Hal İle dahi 'olma
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Her dem onu zikr eyle
Zeyrekliği ko söyle
Hayran-ı Hak ol söyle
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Gel hayrete dal bir yol
Kendin unut onu bul
Ko gafleti hazır ol
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Her sözde nasihat var
Her nesnede ziynet var
Her işte ganimet var
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Hep remz-ü işarettir
Hep gamz-ü beşarettir
Hep ayn-ı inayettir
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Her söyleyeni dinle
Ol söyledeni anla
Hoş eyle kabul canla
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Eyler bil elsine-i halkı
Aklâm-ı Hak ey Hakkı
Öğren edeb ve Hulki
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Vallahi güzel etmiş
Billahi güzel etmiş
Tallahi güzel etmiş
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Ma'rifetnâme adlı meşhur eser sahibi
Erzurum Hasankaleli İbrahim Hakkı (k.s)

Bakara Sûresi 274. Ayet-i Kerîmesi

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ سِرّاً وَعَلانِيَةً فَلَهُمْ أ...