19 Eylül 2008 Cuma
Ramadhaan
17 Eylül 2008 Çarşamba
The Last Sermon (Khutbatul Wada')
The Last Sermon (Khutbatul Wada')
O People,
Lend me an attentive ear, for I know not whether after this year, I shall ever be amongst you again. Therefore listen to what I am saying to you very carefully and take these words to those who could not be present here today.
O People,
Just as you regard this month, this day, this city as sacred, so regard the life and property of every Muslim as a sacred trust. Return the goods entrusted to you to their rightful owners. Hurt no one so that no one may hurt you. Remember that you will indeed meet your Lord, and that He will indeed reckon your deeds. Allah has forbidden you to take usury (interest); therefore all interest obligation shall henceforth be waived. Your capital, however, is yours to keep. You will neither inflict nor suffer any inequity.
Allah has Judged that there shall be no usury (interest) and that all interest due to Abbas Ibn Abd al Muttalib (the Prophet's uncle) shall henceforth be waived.
Beware of Satan for the safety of your religion. He has lost all hope that he will ever be able to lead you astray in big things, so beware of following him in small things.
O People,
It is true that you have certain rights in regard to your women, but they also have rights over you. Remember that you have taken them as your wives, only under Allah's trust and with His permission. If they abide by your right then to them belongs the right to be fed and clothed in kindness. Do treat your women well and be kind to them, for they are your partners and committed helpers. And it is your right that they do not make friends with anyone of whom you do not approve, as well as never to be unchaste.
O People,
Listen to me in earnest, worship Allah, say your five daily prayers (Salah), fast during the month of Ramadan, and give your wealth in Zakat.
Perform Hajj if you can afford to.
All mankind is from Adam and Eve, an Arab has no superiority over a non-Arab nor a non-Arab has any superiority over an Arab; also a white has no superiority over a black, nor a black has any superiority over a white - except by piety and good action. Learn that every Muslim is a brother to every Muslim and that the Muslims constitute one brotherhood. Nothing shall be legitimate to a Muslim, which belongs to a fellow Muslim unless it was given freely and willingly. Do not therefore, do injustice to yourselves.
Remember one day you will appear before Allah and answer for your deeds. So beware, do not stray from the path of righteousness after I am gone.
O People,
No prophet or apostle will come after me and no new faith will be born. Reason well therefore, O people, and understand words which I convey to you. I leave behind me two things, the Quran and the Sunnah (Hadith), and if you follow these you will never go astray. All those who listen to me shall pass on my words to others and those to others again; and may the last ones understand my words better than those who listened to me directly.
Be my witness, O Allah, that I have conveyed your message to your people.
DECCÂL
Cenab-ı Hakk Şura suresinin 21. ayetinde şöyle ferman ediyor:
Bu ayet gösteriyor ki; kim ki Şeriat’ın haricinde kanun koyarsa kendini Allah’a şerik tutmuş ve uluhiyetini i’lan etmiş olur. Ve onun bu kanunlarını kabul edenler ise müşrik olurlar. Yoksa Allah’ın zatını inkar eden pek az olmuştur. Kendi ilahlığını iddia eden Fir’avn ve Nemrud bile “Semavat ve Arz’ı ben yarattım” dememiş, yalnız “Devlette ben kanun koyarım ve benim kanunlarıma itaat edeceksiniz” demişlerdir. Aşağıda zikredilen Âyet-i Kerimeler bunu göstermektedir:
Üstad Bediüzzaman Saîd Nursî(r.a) bu Birleşmiş Milletler’in 2. Harb-i Umumi’den sonra kurulacağını ve bunun Büyük Deccal komitesi olacağını vukuundan evvel hissetmiş ve bundan endişe duymuş ve bu Büyük Deccaliyetin arkasından çıkacak bir nurun da bid’alar zulümatını dağıtıp, tâ Amerika kıt’asına kadar ulaşacağını, Amerika’yı dağıtıp Kur’an’ın orada da hakim olacağını müjdelemiş ve bunu şöyle ifade etmiştir:
Evet bu son hâdisede (Amerika ve İngiltere’nin riyasetinde Birleşmiş Milletlerin Afganistan’ı vurması hâdisesinde) de bu Büyük Deccaliyet komitesi, dünyada Şerîat’ı tam tatbik etmeye çalışan taife-i mücahidini vurup, böylece Âlem-i İslam’ı tamamen esaret altına alıp Allah’ın nurunu söndürmeye çalışarak, son Büyük Deccal komitesi olduklarını gösterdiler.
İşte Üstad Bediüzzaman da (R.A.) Deccal çıktığında bütün dünya işitir ve kırk günde dünyayı dolaşır hadîsini şöyle te’vil etmiştir:
16 Eylül 2008 Salı
DÜNYA MADEM FÂNİDİR
DÜNYA MADEM FÂNİDİR
Dünya madem fânidir.
Hem madem ömür kısadır.
Hem madem gayet lüzûmlu vazifeler çoktur.
Hem madem hayat-ı ebediye burada kazanılacaktır.
Hem madem dünya sahipsiz değil.
Hem madem şu misafirhane-i dünyanın gayet Hakîm ve Kerîm bir Müdebbîri var.
Hem madem ne iyilik ve ne fenalık cezasız kalmayacaktır.
Hem madem
(لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا)
sırrınca teklif-i mâ lâ yutak yoktur.
Hem madem zararsız yol, zararlı yola müreccahtır.
Hem madem dünyevî dostlar ve rütbeler kabir kapısına kadardır.
Elbette, en bahtiyar odur ki, dünya için ahireti unutmasın.
Ahiretini dünyaya feda etmesin.
Hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyevîye için bozmasın.
Mâlâya’nî şeylerle ömrünü telef etmesin.
Kendini misâfir telakki edip Misafirhane Sahibinin emirlerine göre hareket etsin.
Selâmetle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin. (Haşiye)
(Haşiye)
Bu mademler içindir ki, şahsıma karşı olan zulümlere, sıkıntılara aldırmıyorum ve ehemmiyet vermiyorum, "Meraka değmiyor" diyorum ve dünyaya karışmıyorum.
Allah Teâlâ bir kimseye takatından başkasını teklif buyurmaz.
(gücünün ötesinde bir teklifte bulunmaz).
(Bakara Sûresi 286.ayet)
VEDA HACCI ve VEDA HUTBESİ
Veda hutbesi her ne kadar tek bir hutbeymiş gibi kabul edilmekteyse de, aslında bu hutbe, önce Arafat ve Mina'da ve bir gün sonra yine Mina'da olmak üzere, arefe gününde, bayramın birinci ve ikinci günlerinde parça parça verilmiştir. (Tecrid-i Sarih Tercemesi 10. 396)
Hutbenin bir araya toplanmasında farklı kişi ve grupların rivayetlerinden faydalanılmış, ayrı yer ve zamanda verilen bu üç hutbe, daha sonraki yıllarda tek bir hutbe olarak bir araya getirilmiştir.
Ey İnsanlar! Sözümü iyi dinleyiniz. Bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşup bulaşamayacağımı bilmiyorum.
Ey İnsanlar! Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay, bu şehriniz Mekke nasıl muberek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öylece mukaddestir; her türlü tecavüzden korunmuştur.(1)
Ashabım! Yarın Rabbinize kavuşacaksınız. Bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizi öldürmeyin.(2)Bu vasiyyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsinler. Olabilir ki, bildirilen kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlayarak muhafaza eder. (3)
Ashabım! Kimin yanında bir emanet varsa, onu sahibine versin .
Ashabım! Cahiliye devrinde güdülen kan davaları da kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası, Abdülmüttalib'in torunu (amcalarımdan Haris'in oğlu) Rabia’nın kan davasıdır(5)
Ey İnsanlar! Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hakimiyet kurma gücünü ebedi surette kaybetmiştir. Fakat siz, bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız, bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız. (6)
Ey İnsanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah'ın emaneti olarak aldınız. Onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz.Sizin kadınlar üzerinde, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki haklarınız, onların aile yuvasını hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer onlar sizden izinsiz razı olmadığınız kimseleri aile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe dövüp sakındırabilirsiniz.
Ey Mü'minler! Size iki emanet bırakıyorum. Ki onlara sımsıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. Bu emanetler, Allah kitabı Kur'an ve O'nun Resulünün sünnetidir. (8)
Ey Mü'minler! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz.
Ashabım! Kendinize de zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır. (9)
Ey İnsanlar! Cenab-ı Hak Kur'an da her hak sahibine hakkını vermiştir.
Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa, ona aittir. Zina eden için ise mahrumiyet vardır. Babasından başkasına soy (neseb) iddiasına kalkışan soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba yeltenen nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın. Allah böylesi insanların ne tevbelerini ne de adalet ve şahitliklerini kabul eder.(11)
Ey İnsanlar! Rabbiniz birdir, babanız da birdir. Hepiniz Adem'in çocuklarısınız.
Herkes kendi işlediği suçtan sorumludur. Baba oğlunun, oğul da babasının suçundan mesul değildir.
Dikkat ediniz ! Şu dört şeyi kesinlikle yapmayınız :
Ey İnsanlar! Yarın beni sizden soracaklar, ne dersiniz?
Rasulüllah (s.a.v.) mübarek şehadet parmağını göğe doğru kaldırdı, cemaat üzerine çevirip indirdikten sonra üç defa:
KAYNAKLAR :
(1) el-Buhari, 1/24; Tecrid Tercemesi, 1/63 (Hadis No: 61); Riyazü's-Salihin Tercemesi, 1/253 (Hadis No: 203); Beyhaki, es-Sünen'ü'l Kübra, 5/274; İbn Hişam, 4/250
(2) el-Buhari, 1/38; Tecrid Tercemesi, 1/99 (Hadis No: 101); Riyazüs'Salihin Tercemesi, 2/111 (Hadis No: 701); İbn Hişam, 4/250
(3) el-Buhari, 5/126-127; Müslim, 2/889 (Hadis No: 1218); Beyhaki, Sünen, 5/140, Haydarabad, 1352; Tecrid Tercemesi, 10/437 (Hadis No: 1654) Riyazü's-Salihin Tercemesi, 1/260-262 (Hadis No: 211)
(4) Müslim, 2/889 (Hadis No: 1218); Ebu Davud, 1/442 (Hadis No: 1905); Beyhaki, 5/275; İbn Hişam, 4/251
(5) Ebu Davud, 2/219, (Hadis No: 3334); İbn Hişam, 4/251; Rabia, oğluna süt anne bulmak için Sa'd Oğulları kabilesine gittiğinde Hüzeyl onu öldürmüştü. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz koyduğu yasakları önce kendi yakınlarında uygulamıştır.
(6) İbn Hişam, 4/251 (7) Tirmizi, 3/467, (Hadis No: 1163); Ebu Davud, 1/442 (Hadis No: 1905); İbn Mace, 1/594 (Hadis No: 1851); Riyazü's-Salihin Tercemesi, 1/318-319 (Hadis No: 274); İbn Hişam, 4/251
(7) Malik, el-Muvatta, 2/899 (Kader, 3); Müslim, 2/889-890 (Hadis No: 1218); Ebu Davud, 1/442 (Hadis No: 1905); et-Tirmizi, 5/662-663 Hadis No: 3786, 3788); İbn Mace, 2/1025 (Hadis No: 3074)
(8) el-Buhari, 4/126-127; Tecrid Tercemesi, 10/437-330 (Hadis No: 1654); İbn Hişam, 4/251
(9) el-Buhari, 1/35
(10) Ebu Davud, 2/103 (Hadis No: 2870)
(11) İbn Hişam, 4/253
(12) Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/411 Kahire, 1313; Mecmau'z-Zevaid, 3/266 ve 8/84, Beyrut, 1967
(13) Müslim, 2/890 (Hadis No: 1218); Ebu Davud, 1/442 (Hadis No: 1905); İbn Hişam, 4/250-253; Tecrid Tercemesi, 10/431-434
Bakara Sûresi 274. Ayet-i Kerîmesi
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ سِرّاً وَعَلانِيَةً فَلَهُمْ أ...
-
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ سِرّاً وَعَلانِيَةً فَلَهُمْ أ...
-
Âyetler بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيمِ قَالَ اللَّه تعالى : { وَمَا أُمِرُوا إِلاَّ لِيَعْبُدُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ ا...